16 Ocak 2012 Pazartesi

Kaş’ta 29 Ekim Coşkusu- 2010

Pegasus her kampanya yaptığında bir yerlere gitmek üzere plan yapmaya çalışan ama bir türlü organize olamayan bir grup olarak nihayet Kaş seyahatimizi gerçekleştirmek için özel bir günü 29 Ekim’i seçmiştik. Katılamayanlar olsa da (mesela sevgili kocişim) 5 kişi programımızı yaptık.
Gidiş için karayolunu tercih ettik dönerken ise havayolunu. Kamil Koç ile 13 saat süren yolculuğumuz boyunca yağmur bir dakika dinmedi. Yollar çalışma sebebiyle delik deşik, kaza var derken zorlu bir yolculuğun ardından Fethiye otogarında mola verdiğimizde gök delinmiş gibi yağmur yağıyordu. O an fark ettim ki alt yapı sorunu İstanbul’a özgü değil, Türkiye’nin heryerinde. Yağmurun bu denli yağmasının tatil psikolojisini bozması bir yana yanımıza aldığımız terlikler, bikini ve şortlar bu duruma pek ayak uyduramayacağımızı gösteriyordu. Acaba yağmur çizmesi bulur muyuz, ne yapsak, şansa bak konuşmaları ile Kaş otogarına vardığımızda yağmur dinmiş ve kalacağımız yer olan Aphrodite pansiyondan bizi almaya gelmişlerdi.
Küçük balkonları, kahvaltı sundukları bahçeleri ile çok şirin bir yer olan pansiyonumuza yerleştik, kahvaltı için merkeze indik, küçük bir yerde kahvaltımızı yaptıktan sonra havanın açması ile koşa koşa pansiyona gittik. Pansiyonun kendi aracı ile ulaşım sağlama imkanı olması arabasız gidenler için oldukça avantajlı. Plajlar biraz uzak olduğundan araca ihtiyaç oluyor.
İlk gün küçük bir koya gittik deniz ve güneşin tadını bira+patates ikilisinin eşliğinde çıkardık. Akşam ise tavsiye üzerine özellikle mezelerinin ününü çok duyduğumuz Bahçe’ye gittik. Leziz mezeler yedikten sonra ertesi akşam için yer bakmaya koyulduk. Rezervasyonlar çok önceden yapıldığı için oldukça zorlandık. 29 Ekim’de orada olmak o kadar keyifli ki bunu ve kalabalık olacağını bilen herkes tedbirli davranmış. Zaten çoğu yeri üniversite v.b. yerlerden gelen gruplar kapatmıştı. Yine de azmettik ve meydanda güzel konumu olan Pelikan’ı seçtik. O akşam için tüm restoranlarda fiks menü uygulaması var. Kimi bunu açık menü şeklinde uygularken kimi yer ise standart tabak şeklinde sunuyor. Yer ayarlamış olmanın rahatlığı ile birşeyler içmek için saklı bir bahçe olan Hideaway’e geçtik. Sunumu ilgimizi çektiği için saksıda servis edilen kokteylden istedik. Tadını çok sevmesekte sunumu için denemeye değer.
Ertesi sabah denize girmek için aynı koyu tercih ettik. Sessiz sakin olması aynı zamanda içecek ve yiyecek servisinin olması tercihimizde etkili oldu. Akşam 29 Ekim kutlamaları için yeterince kalabalık ortamda bulunacaktık zaten. Otele dönüp hazırlandıktan sonra kendimizce şıkşıkırdam giyinerek rezervasyon mekanımız olan Pelikan’a geçtik.
Ortam hareketlenmeye başlamıştı, bir yandan yemek yerken bir yandan eğlenceye dahil olduk. 7’den 70’e aynı ruh ile oraya gelmiş Cumhuriyet Bayramı coşkusunu yaşamaya ve yaşatmaya çalışan kişiler olarak defalarca 10. Yıl Marşını hepbir ağızdan söyledik. Kah masamızın etrafında kah meydanda halaylar, göbek havaları devam etti. Kalabalık sanki birbirini tanıyormuş gibi tek yürek eğlendi.
30 Ekim’de önceki akşamın keyfi ile uyandık. Pansiyonumuz aracılığı ile ayarladığımız tekne turuna çıkmak için hızlandırılmış kahvaltımızı yaparak yola koyulduk. Tur için bir minibüs gelip bizi aldı ve yolculuğun başlayacağı noktaya yaklaşık 45 dakikada ulaştık. Tekne de bizim dışımızda birkaç kişi daha olması bize özel havası yaratmıştı. Yolculuk esnasında yüzmek için birçok koya uğramanın yanı sıra tarihi kalıntıları görüyor ve tekne rehberinden bunlara ilişkin bilgileri dinleyebiliyorsunuz. Kalıntılara ulaşmak için kıyıya yüzmeyi gerektiren yerler de var. Yüzme ile aram iyi olmadığı halde kalıntılara ulaşabilmek için tekneden karaya kadar yüzerek kendimce büyük bir başarı elde ediyorum.
Tur esnasında uğradığımız yaşam olan tek karasal alan Kaleköy (Simena). Muhteşem güzellikte bir yer. Merdivenlerden ve çiçeklerle bezenmiş daracık sokaklarından tırmanarak tepedeki kaleye ulaşıldığında bir miktar para ödeyerek kaleye giriyorsunuz. Böyle durumlarda müzekart edinmek daha anlamlı olabilir. Kalenin içerisinde ahşap basamaklar ile tepeye ulaşılıyor ve manzara insanı büyülüyor. Bu civar genellikle sit alanı, aşağılarda lahitleri, antik tiyatro gibi tarihi kalıntıları görebiliyorsunuz. Şansımıza o gün orada bir nikah töreni bile vardı. Evlenmek için daha güzel bir yer olamaz.
Kaleden aşağı inerken hediyelik eşya satan teyzeler ile karşılaşılıyor. Bir de burada tavsiye edilen bir dondurmacı var. Denedik ama özellikli bir tarafı yok bence.
Tekne turu esnasında yemek hizmeti de veriliyor. Yemeklerin tadı iyiydi, denizin yorduğu acıkmış bünyelerimizi tatmin etti.
Akşam grup olarak takılmak yerine bireysel planlar yapıldı. Biz Köprü 6 Rock Bar’a gitmeyi tercih ettik. Beklediğim tarzda müzikler çalınmasa da keyifli bir mekan, belli bir saatte canlı müzik başlıyor. Kaş meydanına bakan balkonunda içkilerimizi yudumlarken genel bir kritik yaparak son güne uyanmak üzere otele döndük.
Son günümüzü deniz ve güneşin tadını çıkararak geçirdik. Gönül bu canım manzaraya karşı yamaç paraşütü yapmak isterdi ancak yükseklik korkusu bu adrenalini yaşamama engel oldu. En azından beşimizden biri yamaç paraşütü yaptı. Kaş’ta yapılacak bir diğer aktivite ise dalmak.
Akşam uçağa ulaşmak üzere kiraladığımız minibüs ile yola çıktık. Kaş’a havayolu ile gelmek tabiki karayolundan daha avantajlı ancak merkeze ulaşım açısından yine de sıkıntılar var.
Türkiye’nin en güzel plajlarından biri olan Kalkan ile Kaş arasında kalan Kaputaş’a bu sefer gidemesem de daha evvel bu plaja uğramışlığım var. Anında derinleşen denizi ile bana pek hitap etmediğinden ve araçsız zor olacağından seyahatimizde burayı es geçtik. Umarım uğrayamadığımız diğer yerler için yolumuz yeniden Kaş’a düşer.




Hiç yorum yok: